Islamiyet Dinin Kokeni -2

Islamiyet Dininin Kökeni -2

ADEMİN CENNETTEN KOVULMASI

Sumer’de, Dilmun adında, saf, temiz, parlak Tanrıların yaşadığı bir ülke var. Hastalık ve ölüm bilinmeyen yaşam ülkesi. Fakat orada su yok. Su Tanrısı, Güneş Tanrısına yerden su çıkararak orasını tatlı su ile doldurmasını söylüyor. Güneş Tanrısı söyleneni yapıyor. Böylece Dilmun meyve bahçeleri, tarlaları ve çayırları ile Tanrıların bahçesi haline geliyor. Bu cennet bahçesinde Yer Tanrıçası 8 bitki yetiştiriyor. Bu ağaçlar meyvelenince Bilgelik Tanrısı Enki her birinden tadıyor. Buna Yer Tanrıçası çok kızıyor, Tanrıyı ölümle lanetleyerek ortadan yok oluyor. Bilgelik Tanrısı çok ağır hastalanıyor. Diğer Tanrılar büyük güçlüklerle Yer Tanrıçasını bularak Bilgelik Tanrısını iyi etmesi için yalvarıyorlar. Tanrıça, Tanrının 8 bitkiye karşı hasta olan 8 organı için birer Tanrı yaratıyor. İlginç olan, yaratılan Tanrılardan beşi Tanrıça (bu doktorlukta ilk uzmanlaşmayı da göstermesi bakımından önemli). Hasta olan organlardan biri kaburga. Onu iyi eden Tanrıçanın adı, “kaburganın hanımı anlamına gelen Ninti dir. Bu kelimede Nin hanım, ti kaburgadır. Ti’nin bir anlamı da hayat’tır.

Eğer ikinci anlamıyla tercüme edersek Tanrıçanın adı “hayatın hanımı” olur (31)

Bu hikâye Tevrat’ta da var: (Tekvin 2:5-23.)

“Ve henüz yerde bir kır fıdanı yoktu ve bir kır otu henüz bitmemişti; çünkü Rab Allah yerin üzerine yağmur yağdırmamıştı ve toprağı işlemek için adamı yoktu ve yerden buğu yükseldi ve bütün toprağı suladı. Ve Rab Allah yerin toprağından Adamı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu. Ve Rab Allah şarka doğru Aden’de bir bahçe dikti ve Adam’ı oraya koydu ve Rab Allah, görünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı ve bahçenin ortasına da hayat ağacını, iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi ve bahçeyi sulamak için Aden’den bir ırmak çıktı ve oradan bölünerek dört kol oldu: (Bunlardan ikisi Dicle ve Fırat-M.İ.Ç.) Ve Rab Allah baksın ve onu korusun diye Adam’ı oraya koydu ve Rab Allah Adam’a, ‘bahçenin her ağacından ye, fakat iyilik, kötülük bilme ağacından yemeyeceksin, yersen ölürsün’ dedi. Ve Rab Adam’ı yalnız bırakmamak için bütün hayvanları topraktan yaptı ve onlara ad koymak için Adam’ı getirdi. Fakat Adam yalnız idi. Rab Adam’a derin bir uyku verdi, onun kaburga kemiklerinden birini aldı, ondan bir kadın yaptı ve onu adama getirdi ve adam dedi: Şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir, buna nisa denilecek.”  

Bundan sonra yılanın kadını kandırarak yasak meyveyi yedirdiği ve bahçede olan Allah ile konuşmaları geliyor. Allah yılanı lanetliyor. Allah, Adem (burada Adam yerine Adem deniyor)(32) ve karısına giymeleri için kaftan yapıyor. Kadını ağrılı çok çocuk yapması ve Adem’i de toprakla uğraşması ile cezalandırarak onları Aden bahçesinden kovuyor. Buraya kadar nedense karısının adı verilmemiş. Ancak dördüncü babın başında, karısının adının Havva olduğu ve Habil, Kain’i doğurduğu yazılı.  

Görüldüğü gibi Tevrat‘ta (bap 1:27) yaratılışın altıncı ve son gününde Allah insanı erkek ve dişi yaratmış olduğu halde, Adam’ı tekrar yerin toprağından, eşini de onun kaburgasından yaratıyor. Buna göre bap 2: 4-23’te anlatılanlar, Sumer hikâyesinden alınmadır.

Kuran’da bu konu çok yüzeysel ve çeşitli surelerde parça parça anlatılıyor. Sure sırası ile: 

Bakara Suresi, ayet 31: “Allah Adem’e her şeyin ismini öğretti.”

Bakara Suresi, ayet 32: “‘Ey Adem! Eşyanın isimlerini meleklere anlat’ dedi.”

Bakara Suresi, ayet 35-37: “‘Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olanlardan istediğiniz yerden bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz’ dedik. Şeytan orada ikisini.de ayarttı, onları bulundukları yerden çıkarttı. Onlara ‘birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet içip yerleşip geçineceksiniz’ dedik. Adem Rabbinden emirler aldı, onları yerine getirdi, Rabbi de bunun üzerine tövbesini kabul etti.”

A’râf Suresi, ayet 19-26: “Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın ve istediğiniz yerden yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.’ Şeytan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: ‘Rabbinizin sizi bu ağaçtan men etmesi, melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir.’ ‘Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim’ diye ikisine yemin etti. Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklannda kendileıinin ayıp yerlerini gördüler. Cennnet yapraklanndan onlan örtmeye koyuldular. Rabbi onlara, ‘Ben sizi o ağaçtan men etmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?’ diye seslendi. Her ikisi, ‘Rabbimiz kendimize yazık ettik, bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz’ dediler. ‘Birbirize düşman olarak inin, siz yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz, orada yaşar, orada ölürsünüz, orada dirilirsiniz’ dedi.”

Tâhâ Suresi, ayet 115-122: “Ant olsun ki, biz daha önce Adem’e ahd vermiştik, fakat unuttu, onu azimli bulmadık. Meleklere ‘Adem’e secde edin demiştik, İblisten başka hepsi secde etıniş, o çekinmişti. ‘Ey Adem! Doğru bu, senin eşinin düşmanıdır, sakın cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın, orda ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın’ dedik. Ama şeytan ona vesvese verip: ‘Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve sana çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?’ dedi. Bunun üzeriine ikisi de o ağacın meyvesinden yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Adem Rabbine başkaldırdı. Rabbi yine de onu seçip doğru yolu gösterdi.”

Görüldüğü gibi bu hikâye, Sumer ve Tevrat’ta birbirine oldukça paralel. İkisinde de bir Tanrı bahçesi, dikilmiş ağaçlar, bahçeden su çıkanlması, yasak meyvenin yenmesi, lanetlenme. Sumer’de kaburgayı iyi etmek için Tanrıça yaratılıyor; adı Kaburganın Hanımı. Hikâye Tevrat’a geçerken kadın kaburgadan yaratılmış ve adı Sumer’deki ikinci anlamı olan Hayatın Hanımı‘nın (yaşatan hanım) İbranice karşılığı Havva olmuştur.

Kuran’da cennet bahçelerine âit değişik surelerde çeşitli ayetler var.(33) Yasak ağacın “sonsuzluk ağacı” olduğu yalnız Tâhâ Suresi’nin 20. ayetinde belirtilmiş. Cennetten yılan değil şeytan çıkartıyor ve ne Havva’nın adı, ne de kaburgadan yaratıldığı yazılı.

Kur ân, Kamer Suresi, ayet 49: “Rabbine karşı durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır.”

Ayet 48: “Bu iki cennet türlü ağaçlarla doludur.”

Ayet 50: “Bu cennetlerde akan iki kaynak vardır.”

Ayet 62: “Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır. İkisinde de fışkıran iki su vardır.”

Saff Suresi, ayet 12: “İşte o takdirde, O sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere Adn (Aden) cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.”

Muhammed Suresi, ayet 15: “Müttekîlere vaat olunan cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişemeyen sütten ırmaklar, içenlere kuvvet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Bunlardan da öte, Rablerinden bir bağışlama vardır.”

Kuran’ın cennetindeki bu dört ırmak Tevrat’ın cennetindeki dört ırmak olmalı

Meryem Suresi, ayet 61, 62: “Tövbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunanlar hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın cennete, yani çok merhametli Allah’ın kullarına gıyaben vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler. Şüphesiz O’nun vaadi yerini bulacaktır.”

Sâd Suresi, ayet 49, 50: “Doğrusu Allah’a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır. Kapıları yalnız kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.”

İslam mitolojisinde, Adem’in yaratılması ve cennetten kovulması daha değişik (Meydan Larousse, Adem). “Allah, Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil adlı meleklerine 7 kat yerden 7 avuç toprak getirmelerini emretti. Fakat yeryuvarlağı bu toprağı vermeye razı olmadı. Azrail toprağı zorla aldı. Allah bu toprak üzerine günlerce yağmur yağdırdı, onu yumuşattı, melekler yoğurdu. Ve Allah şekillendirdi. Adem 80 yıl şekilsiz toprak olarak, 120 yıl da ruhsuz bekledi. Şekil ve renk kazandıktan sonra meleklere, Adem’e secde etmesi emredildi. Bu emri yalnız şeytan dinlemedi. Bu yüzden cennetten kovuldu. Cennetteki iyiyi kötüden ayırmaya ölçü olan elma ağacından yemesi Adem’e yasak edilmişti. Cennetten kovulmasına kızan şeytan, yılan ile anlaşıp Adem ile Havva’yı, yasak meyve yedirterek cennetten kovduruyor. Adem yaptığına pişman olarak yalvarıyor, Cebrail vasıtasıyla affedilip Mekke’de Arafat’a gönderiliyor. Orada Havva ile buluşuyor. Adem’e Mekke’yi yapması emrediliyor. Cebrail de Hac merasimini öğretiyor ve böylece insan nesli türüyor.”

Bunda Havva’nın nasıl yaratıldığı bildirilmemiş. Görüldüğü gibi, bu efsane ile Kur’an arasında oldukça büyük farklılık var. İlginç olan, insanın yaratılmasında Allah’a dört melek yardımcı oluyor. Sumer’de de, dört önemli Tanrı. Burada cennette bulunan elma ağacı. Bu ağaç, Sumer efsanelerinde çok geçen, özellikle Aşk Tanrıçası ile ilgili bir ağaçtır. Kuran’da bir defa bunun sonsuzluk ağacı olduğu yazılmış. Sumer’de yasak  meyveyi, Bilgelik Tanrısı Enki’ye, ikiyüzlü olan veziri İsimut veriyor. Bu işi Tevrat’ta yılan, Kur’an da şeytan, bu efsanede ikisi birden yapıyor. Burada, Adem’in Allah tarafından affedilmesini Cebrail sağlıyor. Sumer’de Tanrılann yalvarması ile, Ana Tanrıça, Bilgelik Tanrısıriı iyi ediyor.

Sumer’de Bilgelik Tanrısı Enki, insanlara, diğer Tanrı’lardan haber getiriyor. İslamda aynı işi Cebrail yapıyor. Cebrail’in kudret sahibi olması, kemale eriştiricilik nitelikleri de (Meydan Larousse, Cebrail) Bilgelik Tanrısına uymaktadır. İslam efsanesinde Havva’nın nasıl yaratıldığı belirtilmemiş.

Adem ve Havva’nın çocuklan Habil ve Kain hikâyesi:  

Tevrat, Tekvin, bap 4:1: “Ve Adem karısı Havva’yı bildi ve gebe kalıp Kain’i doğurdu ve yine kardeşi Habil’i doğurdu. Habil koyun çobanı oldu. Fakat Kain çiftçi oldu. Ve Kain günler geçtikten sonra, toprağın semeresinden Rabbe takdime getirdi. Habil de sürüsünün ilk doğanlarından ve yağlarından getirdi. Ve Rab Habil’e ve onun takdimesine baktı, fakat Kain’e ve onun takdimesine bakmadı. Ve Kain çok öfkelendi. Ve Rab, Kain’e dedi: ‘Niçin öfkelendin ve suratını astın? Eğer iyi davranırsan o yükseltilmeyecek mi? Ve iyi davranmazsan günah kapıda pusuya yatmıştır. Ve onun isteği sensin, fakat sen ona üstün ol.’ Ve Kain kardeşi Habil’e söyledi ve vaki oldu ki, kırda olduklan zaman Kain kardeşi Habil’e karşı kalktı ve onu öldürdü.”

Bu konu Kur ân’da yine çok kısa ve bu adlar da yok.

Mâide Suresi, ayet 27-31: “Onlara, Adem’ in iki oğlunun haberini gerçek oku: Hani bir kurban takdim etınişlerdi de, birisinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. ‘Ant olsun seni öldüreceğim’ dedi. Diğeri de ‘ancak sakınanlardan kabul eder’ dedi. “Ant olsun ki, sen öldürmek için bana elini uzatsan, ben sana öldürmek için el uzatacak değilim: Ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkanm.’ ‘Ben istiyorum ki, sen hem benim günahımı, hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın: Zalimlerin cezası budur’ dedi. Nihayet nefsi, onu, kardeşini öldürmeye itti de onu öldürdü. Bu yüzden de kaybedenlerden oldu. Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gösterdi: ‘Yazık bana! Şu karga gibi olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz mi oldum’ dedi ve ettiğine yananlardan oldu.”

Tevrat ve Kuran’da Havvâ’nın biri kız biri oğlan doğan ikiz çocuklarından söz yok. Bunlar efsanelerde olmalı.

Sumer’de bu hikâye iki ayn şekilde görülüyor: Birisinde Çoban Tanrısı, Dumuzi ile Çiftçi Tanrısı Enkimdu, Aşk Tanrıçası İnanna’ya âşık olurlar. Her biri İnanna’ya kendi ürününü över ve sonuçta Tanrıça, Çoban Tanrısı Dumuzi’nin ürünlerini beğenerek onunla evlenir. Enkindu bu seçimi dostça kabul ederek onlarla arkadaş olur.

Diğer bir hikâye de şöyle: Emeş yaz, Enten kış. Hava Tanrısı Enlil’e, Kış, çeşitli hayvanları, yavrularını, yağ ve süt getiriyor. Yaz da ağaçlar, bitkiler ve değerli taşları getiriyor. Her ikisi kendi getirdiklerinin daha değerli olduğunu söyleyerek tartışıyorlar. Bu kavgayı gören Tanrı, Kış’ın getirdiklerini daha üstün buluyor. Yaz da bunu kabul ederek Kış’a boyun eğiyor. Sumerliler, sığır ve tahıl, kuş ve balık, ağaç ve kamış, gümüş ve bakır, kazma ve saban gibi varlıkları, her biri kendi özelliklerini ortaya koyarak tartıştırmışlardır. Bu tartışma tarzı, ortaçağın sonlarına doğru Avrupa halkı arasında yapılan tartışmaların ilk örnekleri sayılıyor.

Havva’nın  ikiz  çocukları – belki  söylence  olarak  bunlardan çıkarılmıştır (34).

Suların Kana Çevrilmesi Konusu

Tevrat, Çıkış bap 7:14-25: “Rab Musa’ya dedi: ‘Firavunun yüreği inatçıdır, kavmi salıvermek istemiyor. Sabahleyin nehrin kenarına çıkan Firavun’a git, ona ‘çölde bana ibadet etmeleri için kavmimi salıver, diye İbranilerin Allah’ı beni sana gönderdi, ben elimdeki değnekle ırmaktaki sulara vuracağım ve kana dönecekler.’ Musa Rabbin dediğini yaptı. Değneğini ırmaktaki sulara vurdu. Bütün sular kana döndü. Mısırlılar içecek su bulamadılar.”

Bu olay A’râf Suresi nin 132. ve 133. ayetlerinde şöyle geçmektedir: “‘Bizi sihirlemek için ne mucize gösterirsen göster; sana inanmayacağız’ dediler. Bunun üzerine su baskınını, çekirgeyi, güveyi, kurbağaları ve kanı birbirinden ayrı mucizeler olarak onlara musallat ettik, yine de büyüklük taslayıp suçlu bir millet oldular.”

Bu olayda müşterek nokta, Tanrı’nın ülkede tek bir şahsa kızıp (Mısır’da Firavun) bütün insanlara felaketler vermesi ve bunlardan birisinin de suların kana döndürülmesidir. Öyle ki, halk kandan başka içecek bulamıyor.

Sumer efsanesinden geçen bir konu da, birine kızan Tanrının, bütün ülkeye çeşitli felaketler vermesi. Sumer’de Aşk Tanrıçası İnanna, bir bahçenin kenannda uyuyakalıyor. Bunu gören bahçenin sahibi gidip Tanrıçaya tecavüz ediyor. Buna kızan Tanrıça, ülkeye çeşitli felaketler veriyor. Bu konu, çok güneşli olduğu için bahçesinde bir şey yetiştiremeyen bir bahçıvanın, geniş yapraklı ağaçlar dikerek bahçeyi yararlı hale getirmesini anlatan şiirin bir bölümünde yazılı:

Bir gün kraliçem, göğü dolaştıktan, yeri dolaştıktan sonra

İnanna göğü dolaştıktan, yeri dolaştıktan sonra

Kutsal fahişe (İnanna) yorgunluk içinde (bahçeye) yaklaştı

Derin uykuya daldı

Onu bahçemin köşesinde gördüm

Tecavüz ettim ona, öptüm onu

Bahçemin köşesine döndüm

Şafak attı, güneş doğdu

Kadın korku ile etrafına bakındı

İnanna korku ile etrafına bakındı

Sonra kadın nasıl bir felaket yaptı

İnanna utancından ne yaptı

Ülkede bütün kuyulan kan ile doldurdu

Odun taşıyan köleler kandan başka bir şey içemediler

Su dolduran köleler (kadın), kandan başka bir şey doldııramadılar

(Bu metnin tümü için, bkz. Tarih Sumer’de Başlar, s.59-62.)  

Kaynakça:

31.  Tarih Sumer de Başlar, s.123-127.

32. Adem, Amoritcede Adamu, İbranicede Adam veya Ha-Adam; anlamı insan, daha doğrusu “kırmızı toprak”. Daha geniş bilgi için I.M. Diakonoff, Father ‘Adam”, Afo Beiheft 19, s.16 vd.

33 Kurân, Kamer Suresi, ayet 49

34. S.N. Kramer, The Sumerians, s.218, 219. 

(Bu makale Muazzez İlmiye Çığ’ın Kuran İncil ve Tevrat’ın Sumer’deki Kökeni adlı kitabından alınmıştır.)